Egeli Gazete

Başkan Sengel: Efes Antik Kenti Kanal Projesi’nin hayata geçmesi mümkün değil  

Player yükleniyor...
Haberler / Röportajlar
24 Mayıs 2022 Salı 08:30
Efes Selçuk Belediye Başkanı Filiz Ceritoğlu Sengel, Egeli Gazete’ye önemli açıklamalar yaptı. Efes Antik Kenti Kanal Projesinin hayata geçmesinin hiçbir şekilde mümkün olmadığını ifade eden Sengel, “Süreç hiçbir bilimsel altlığı olmadan başladı. Çevresel etkiler nedeniyle biz sürekli ceza kesiyoruz. Şu anda müteahhit konkordato ilan etmiş durumda. Orası o şekilde  kaldı. O başlayan şeyi CHP iktidarında Efes Selçuk Belediyesi ile birlikte el ele halledeceğiz” dedi. HÜROL DAĞDELEN FOTOĞRAFLAR: ŞÜKRÜ AKIN -İlçenin adına “Efes” eklenmesi için önemli bir mücadeleniz oldu. Hatta bu konuda bir mahkeme süreci de yaşandı. Bu süreç nasıl işledi? Efes, Meryem Ana, Saint Jean gibi Neolitik dönemden itibaren peşi sıra gelen çok sayıda tarihi ve kültürel değerlerimiz var. Ama uzun yıllardan beri bir handikapımız vardı. Selçuk eskiden Kuşadası’nın bir nahiyesi pozisyonundaydı. Doğal olarak Efes ve Kuşadası çok özdeşleşmiş durumda. 1990’lardaki turizm anlayışı artık Efes Selçuk’ta yok. Türkiye’nin hiçbir yerinde yok. Çünkü acenta turizmi nedeniyle, zira acentalar genel itibariyle Efes Saint Jean, Meryem Ana ve Artemis Tapınağı’na götürüp ondan sonra da şehrin içine hiç turisti getirmeden anlaşmalı oldukları yerlere gidiyorlar. “Selçuk” deyince insanlarda şöyle bir algı oluşuyor: Konya Selçuklu mu? Nere? Böyle bir sıkıntımız vardı. Bu durum uzun yıllardan beri yaşanıyordu. Dışarıdan biriyle tanıştığımızda “bize nerede yaşıyorsun?” diye sorduğunda “Selçuk” dedikten sonra “Hani Efes var ya, orada” demek zorunda kalıyorduk. “KONYA SELÇUKLU MU?” DİYORLARDI -Peki nasıl çözüm ürettiniz? Belediye başkanı olduktan sonra eski meclis kararları ve yazışmalara bir baktım. 1989’da belediyemizin logosu belirlenmiş. Belediyemizin logosu “Efes Selçuk” olarak yapılmış. Ben sadece “bu logoyu okuyalım” dedim. Ben belediye başkanı olduktan sonra SELBİM’i kurduk. Belediyeye telefon geliyor “Konya Selçuklu mu?” diye. Fakslar bile “Selçuklu Belediyesi” diye geliyor. Böyle komik komik olaylar yaşanıyor. 1989’da hem logomuz onaylanmış hem de meclise bir görüşme olmuş. Mecliste tüm siyasi partiler “Efes Selçuk mu?” diyelim yoksa sadece “Efes mi diyelim” diye tartışmalar olmuş. Bir de buradaki tüm siyasi parti temsilcilerinin muzdarip olduğu bir durum var. Gemiler Kuşadası Limanı’na yanaşıyor. Orada “Welcome to Efesus” diye karşılanıyorlar. Yani olay tamamen sahiplenme üzerine. Biz de o ikilemi ortadan kaldırıp “Efes bizim ilçemizdedir” ilkesiyle hareket ettik. Bu şekilde başladı. -Bu konuda sancılı bir süreç yaşandı. Bir şikayet olmuş... Süreç nasıl gelişti? Evet CİMER’e bir şikayet olmuş “Durduk yere değiştiremezsiniz” diye. Ben aslında değiştirmedim. Resmi yazışmalarımızın hepsinde Selçuk olarak gözüküyor. Biz sadece söylemlerimizi “Efes Selçuk Belediyesi” diye yaptık. Bir baktık ki çok tuttu. İkisi bir araya geldiği zaman yerli turistlerin de yabancı turistlerin de buraya bakışları başka bir hale geldi. Bu bizim “Marka Kent” hedefi ile çıktığımız yolda ilk adımımızdı.    CİMER’e yapılan şikayet sonrası İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun imzasıyla bir soruşturma açıldı. Biz de itirazımızı yaptık. Danıştay’da oy birliğiyle alınan kararla herhangi bir ceza-i mesuliyetinin olmadığı ortaya çıktı. Biz resmi yazışmalarımızı “Selçuk Belediyesi” olarak yapıyoruz ama söylemlerimizde de “Efes Selçuk” demekten geri durmuyoruz. Bundan sonraki tüm kompozisyon da “Efes Selçuk” üzerine kurulmaya başladı. Bizim için turizm ve tarım çok önemli. Bu ikisini yaparken her şey de birdenbire Efes’i kullanmaya başladık. Bakkal açtık “Efes Tarlası Bakkalı” dedik. “Efes Tarlası Yaşam Köyü” yaptık. TÜRSAB ile görüşmelere başladık. Pandemiyle birlikte konsept kitle turizminden bireysel turizme döndü. Şehrimizin için tüm TÜRSAB yetkili ve rehberleri çağırarak gezdirdik. Onlara Efes denen yerin 250 bin nüfusa sahip bir yerleşim olduğunu hatırlattık. 250 bin nüfusun avuç içi kadar antik kentte yaşaması mümkün değildi. 8600 yıllık kesintisiz bir tarih var. Her adım attığımız yerde ya tarihi bir su kemeri ile ya da Aydınoğulları dönemine ait bir mescitle karşılıyorsunuz. Ya da İsa Bey Camisi’ni, Saint Jean’ı ve ya Artemis’i görürsünüz. Onlara ilişkin bütün kalıntıları da görürsünüz. Mehmet Aksoy 1990’lı yıllarda yaptığı Özgürlük Anıtı var. Günümüzü de anlatabilmek lazım. Siz Efes’i algılayabilmek için tüm kenti gezdirmeniz gerekiyor diye TÜRSAB’ın yetkili ve rehberlerine bilgiler verdik. Onlar da bizi kırmıyorlar ve kentin içine turistleri getiriyorlar. Yerli ziyaretçi noktasında da çok iyi gidiyoruz. 2019’dan beri İstanbul Deniz Otobüslerinde devamlı olarak bizim reklamımız dönüyor. Bir günde binlerce yolcunun bindiği bir yerde bahsediyor. Yabancı turizm bazen pamuk ipliğine bağlı olabiliyor. Pandemi ya da savaş olunca yabancı turist konusunda sıkıntılar olabiliyor. Ama yerli turizm de hiç böyle riskler yok. "BUNU BANA BELEDİYE VERDİ DEĞİL, BABAM ALDI” DEDİRTEN PROJE  -“Efeslim Kart” ile hem ihtiyacı olan yurttaşlara, hem eğitime hem de esnafa destek veriyorsunuz. Bu proje nasıl işliyor? Pek çok belediye sosyal desteğe ihtiyacı olanlara bir kart veriyor. Ama bu tek başına bizim için yeterli değildi. Başka bir şeyleri daha dahil etmek gerekiyordu. Çünkü bizim “Kentli kendine, kentine ve kentlisine sahip çıkacak” diye bir ilkemiz var. Bu aidiyet açısından önemli bir üçleme. Aidiyet uygulamasını yükselmek için. “Biz geçmişi hisseder, geleceği keşfeder ama kentimize aidiyet duygumuzu da yükseltiriz” mottosunu hayata geçiriyoruz. Her yaptığımız projede ana maç aidiyet duygusunu yükselmek. Bir yere aidiyet duygunuz varsa sahip çıkarsınız. Sahip çıktığınız şeyi yüceltirsiniz. Yücelttiğiniz şeye kıymet kattığınız gibi başkalarının da kıymet vermesini sağlarsanız. İşte o yüzden “Efeslim Kart” için önce esnafla anlaştık. Esnafımızın yüzde 50’sinden fazlası bu projeye dahil oldu. Gıda, kırtasiye, butik gibi alanlarda iştigal eden esnafımız ağırlıkta oldu. Sosyal yardıma ihtiyacı olanlara “Biz artık size nakit vermeyelim, ya da erzak paketi göndermeyelim” dedik. Örneğin sizin şampuan paketine ihtiyacınız var. Ama erzak paketinin içinde o yok. Tüpe, ya da kırtasiye malzemelerine ihtiyaç olabilir. Bu ihtiyaçlar için belediyeye gelmesi yerine çocuğuyla birlikte esnafa gidip kredi kartıyla ödüyormuş gibi alışveriş yapabileceği bir sistemi getirdik. Çocuk görsün onu ve “Babam aldı” desin. “Belediye verdi” demesin. Bu da tek başına yeterli değildi. İnsanların kendi kendine para kazanmasını sağlayacak bir yöntem bulmasını sağlamak gerekiyordu. O yüzden “Evsel atıklarınızı ayrıştırın size de para puan yükleyelim” dedik. Hem böylece aidiyet duygusu da gelişti. Çevreye duyarlı da bir kart oldu. Siz sosyal yardıma ihtiyacı birisiniz. Size kart veriyoruz. Siz de evdeki atıklarınızı ayrıştırıyorsunuz. Kağıt, plastik ya cam atıklarınızı bize veriyorsunuz. Biz de onun karşılığında size para puan yüklüyoruz. Yani sizin çevreye duyarlılığınız üzerine de gidiyor sistem. Aynı zamanda da yardıma muhtaç olmayan kişiler de “Efeslim Kart” alabiliyorlar. Onlar da atıklarını ayırıp, bize teslim ediyorlar. Onlar ada para puan yükleniyor. Onlara da birkaç teklif sunuyoruz. Bize muvafakat verirlerse özellikle kız öğrencilerimize destek verebiliyorlar. Ya da hayvan dostuysalar mama desteğinde bulanabiliyorlar. Bu şekilde hem çevreye, hem eğitime duyarlı bir proje oldu. Ayrıca ihtiyacı olanların neyi eksikse onu alabilmelerine olanak sağlandı. Bunun yanında para da yine Efes Selçuk sınırları içinde kaldı. Yani kendini döndüren bir sistemin çarkı haline geldi. Bu yüzden de Türkiye’de şehir ödüllerinden birini aldık. EFES SELÇUK AYNI ZAMANDA SAHİLİ OLAN BİR İLÇE - Efes Selçuk antik değerlerin ve Meryem Ana gibi dini bir figürü içinde barındıran bir şehir… Efes Selçuk, dünyaca tanınmış Cannes gibi Montenegro gibi turizm potansiyeli yüksek bir kent. Tanıtmak adına Kültür Bakanlığı ile ortak bir proje yürütüyor musunuz? Efes Selçuk’ta İZBAN çıkışından itibaren baktığınız zaman karşınıza hemen su kemerleri çıkar. Su kemerleri der ki: “Beni takip et.” Su kemerlerini takip ettiğiniz zaman Ege Bölgesi’nin en büyük ve ilk yapılan ikinci oteli çıkar. Adına Carpouza kafe dediğimiz ama aslında tarihi bir oteldir. İzmir Aydın Demiryolu yapılırken işçilerin de kaldığı bir otel. Birkaç adım atarsınız Tekel Binası çıkar. Su kemerleri devam eder, bizim çok önceki dönemlerde saat kulesinin olduğu söylenen bir meydanımız var. Ondan sonra da Artemis Heykeli konmuş. Artemis Heykeli 1999’dan sonra kaldırılmış. Ama kentin belleğinde orada bir heykel olduğu var. Dolmuşa binenler bile “heykelin orada ineceğim” der ama orada bir heykel yoktu. Biz siparişi verdik ve oraya aynı heykeli diktik. Heykel aslında size “karşıya geç” der. Sizin o Saint Jean yokuşunu çıkmanız gerekir. Sonra o tarihi aksı görürsünüz ve sizi giriş yapısına gönderir. Aydınoğulları zamanında yapılmış olan kaleyi görürsünüz. Biraz aşağı inerseniz karşınıza İsa Bey Camii çıkar. Biraz daha ilerlersiniz ve tarihi bir hamam görürsünüz. Biraz daha ileri gidersiniz ve Artemis Tapınağını görürsünüz. Bu yolların tanıtımını sağlayan bir sürü video çektik. Her yere gönderdik. Şenlikler düzenledik. 2019 yılında “Efest” markasını aldık ve “Geçmişi hisset, geleceği keşfet” başlığı altında kentin bu değerlerini ortaya koyacak çok iyi sanatçılar getirdik. Şehrimizin merkezinde Hz. İsa’nın havarilerinden biri olan Saint Jean’ın mezarı var. Orada Cem Adrian konseri yaptık. Dengin Ceyhan konserleri yaptık. Başka da bir çok etkinlik gerçekleştirdik. Bir kente birilerinin gelebilmesi için doğru tanıtım teknikleri var. Kentli tek başına turizmi hareketlendirmeye yetmez. Belediyelerin, Odaların işin içinde olması gerekir. Kültür Bakanlığından izin alıp Saint Jean’da Nazım Hikmet anması yaptık. Her yaptığımız etkinlikte dışarıdan akın akın buraya geliyorlar. Bu çok kıymetli. Ancak tanıtımlar bu şekilde oluyor. Biz bunlara çalıştık. EFES ANTİK KENTİ KANAL PROJESİNİN UYGULANMASI MÜMKÜN DEĞİL Efes Anti Kenti’nin denizle buluşturulması için yürütülen bir proje var. Bu projeye nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu konu, Binali Yıldırım’ın 35 projesi arasında yer alıyordu. AKP iktidarının ilk kanal projelerinden biriydi. 2013 yılından beri gündemde. DSİ tarafından inşaat faaliyetleri yürütülüyor. Bu konuya bir çok noktadan değerlendirmek gerekiyor. Proje doğru bir proje mi? Jeolojik etüdü yapıldı mı? Nasıl bir anda başladı? Bu konuya ilişkin Kültür Bakanlığı ne düşünüyor? Avusturya Kazı Evi ne düşünüyor? Bu projenin detayları nerede? Tabela olarak asılan bir görseli var. Ben DSİ’den projenin detaylarını istediğimde yine aynı proje geldi. Fore kazıkların çakılması gerekiyor. Doğa ile uyumlu mu? Bir sürü parametre ve soru işareti var. Ama sonuç itibariyle kesinleşmiş iş. Burada bir dönem önce duran yerel yöneticinin onayladığı bir proje. Ben Odalara söyledim. İtiraz edilmesi gereken bir sürü mevzu vardı. Ama o itiraz süreleri de kaçmış. Yapacak bir şey yok. O kanal projesinin gerçekleşeceğine ve doğru olduğuna inanan da bir kesim var. Çevresel etkiler nedeniyle biz sürekli ceza kesiyoruz. Şu anda müteahhit konkordato ilan etmiş durumda. Orası o şekilde  kaldı. Bilimsel altlığı olduğuna inanmıyorum. Bu arada oraya iki mendirek de yapılacak. Ulaştırma Bakanlığı ihaleye çıkacak. Ama daha çıkmadı. Hani kum havuzunu deşersiniz deşersiniz bırakırsınız ya. İşte öyle bir durumda. Bu kadar kıymetli bir alanda böyle bir işi yapmanın gerçekliği ve doğruluğunun olması için sütunlarının çok sağlam yerleşmiş ve temelinin olması gerekiyor. Bilimsel raporlarının olması şart. Odaların kanaatlerinin alınması lazım. Floraya olan etkisinin belirlenmesi de gerekiyor. Kuş Cenneti gibi bir yerde yaşıyoruz. Onlara olan etkisi bilinmiyor. Hepsine bakılması gerekiyor. Bunlara ilişkin hiçbir altlık yok. Başlayan bir şey var. O başlayan şeyi tahmin ediyorum CHP iktidarında Efes Selçuk Belediyesi ile birlikte el ele halledeceğiz. Bu projenin sonuna kadar gitmesi mümkün değil. Proje köprüye kadar olur. Köprüden sonrası mümkün değil olmaz. Bunu Kültür Bakanlığı bile kabul etmiyor. Müze’ye sorsanız onlar da kabul etmiyor. Bu proje üç aşamalıdır. Ağızdan Köprüye kadar olan bölüm. İkincisi mendirekler. Üçüncüsü de son aşama. Bunun devamı gelmez. Ne izni ne de başka durumu var. Antik Kent’e kadar kanal ile suyun gelmesi hiçbir şekilde mümkün değil. Doğaya aykırı. Bilime aykırı. Kültür Varlıklarını Koruma ilkelerine aykırı. Tabiat Varlıklarını Koruma ilkelerine aykırı. Zaten Küçük Menderes Antik Kentin düşünüldüğü gibi liman olmasına izin vermez. Küçük Menderes devamlı alüvyon taşımaya devam ediyor. Bir süre sonra orada kocaman kum tepeleri oluşur. Bunu engelleyemeyiz. ABORJİNLER GİBİ YAŞIYORUZ: SÜPÜRGEMİZİ BİLE KENDİMİZ ÜRETİYORUZ - Efes Selçuk ürün çeşitliliği açısından Türkiye’nin önemli kentlerinden. Kırsaldan kalkınma projeniz var mı? Köylülerle bir araya gelip tarımı geliştirmek adına proje yürütüyor musunuz? Efes Selçuk çok verimli arazilerin içinde. Meyve sepeti gibi bir şeyin içinde yaşıyoruz desek yeridir. Küçük Menderes Havzası’nın verimli topraklarından biri. Küçük baş hayvancılığın çok fazla yapılmaması nedeniyle o arazinin kalitesi de kendini gösteriyor. Ama doğru tarım teknikleri ile ilgili bilgilendirme eksikti. Zirai zehirsiz tarım çok önemli. Etrafımızda kanser hastalığı inanılmaz derecede arttı. Gıda egemenliği, doğru tarım teknikleriyle üretilen ürünleri tüketmek çok önemli. Biz ilk olarak temiz toprak ve temiz su ile başladık. Doğal tarıma geçiş yöntemlerini bulmamız gerekiyordu. Belediyemize ait arazileri tarıma açtık. Yerel tohumları bulduk. O yerel tohumları üretmeye başladık. Ama doğru toprağı da bulmak önemliydi. Üreticilere doğru tarım tekniklerine yönelik eğitimler verdik. Ziraat Mühendisleri Odası ile ilk defa bizim belediyemiz bir protokol imzaladı. Biz bir toprak okulu kuralım dedik ve hayata geçirdik. Toprak kütüphanemiz olsun dedik ve yaptık. Tohum Merkezi kurduk. Üreticilere fideleri verdik. Onlara nasıl üreteceklerini söyledik. Toprak analizlerini Efes Selçuk Belediyemizde bedava yaptırmaya başladık. Plantasyonlar kurarak okul öncesinden ilk defa tarım yapacaklara kadar kadar herkese nasıl üretim yapacaklarını öğrettik. Turizmle tarımı bir araya getirdik. Bir tarım Müzesi kurduk. Bir de Efes Tarlası Yaşam Köyü kurduk. Biz Cumhuriyet değerlerimize, fabrika ayarlarımıza baktık. Köy Enstitüleri ruhuyla gerçekleştirdik bunları. İsmail Hakkı Tonguç Müzemiz var. Tarım Müzemiz var. Bu ülke kurtulacaksa köyden, üretimden kurtulur. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Cumhuriyet Köyleri Projesi’nden esinlenerek bir sistem kurduk. Biz buğdayı aldık ve boş olan bir arsamıza ektik. Buğday büyüdü. Mandalarımız vardı. Onlara yem çıktı. Tam o süreç içinde ekmek zamları başladı. Buğdayları hemen un yapıp ekmeğe çevirdik. Onu aldık fırınlara verdik. Ekmeği aldık halka dağıttık. Bir süre sonra unumuz bitti. “Kara Kış Dayanışması yapıyoruz” dedik. İnsanlar çılgın gibi ekmek bağışında bulundular. Halka dağıttık. Mandalarımızın sütünü alıp halka dağıttık. Biz üç yıl dayanışmayla atlattık. Belediye bu işin liderliğini yaptı. Halk inandı. Aborjinler gibi yaşıyoruz. Her ihtiyacımızı kendi içimizde halledebiliyoruz. Banklarımızı, elektrik direklerimizi kendimiz yapmaya başladık. Çalı süpürgeye çok para gediyordu. Bir arazimize çalı süpürge ektik. Süpürgemizi bile kendimiz üretiyoruz. Bir döngüyü sağladık. Dayanışma ağımızı büyüttük. Aidiyet duygumuzu büyüttük.  -Efes Selçuk Belediyesi, uzun süredir kentteki tüm siyasi parti ve sivil toplum örgütlerinin birlik içerisinde sürdürdüğü çalışmaların ardından, İzmir İl Kültür Müdürlüğü tarafından yapılan ihalede Efes Alt Kapı Otoparkı’nın işletme hakkını kazandı. Bu konuyla ilgili bilgi verebilir misiniz? Bu uzun soluklu bir süreçti. Geldiğimizde en tedirgin olduğumuz noktalardan biriydi. Eskiden Efes Ören Yerleri girişlerinden elde edilen gelirin yüzde 40’ı Selçuk Belediyesine geliyordu. Sonra 15’e düştü. Sonra Bütünşehir Yasası ile birlikte yüzde 5’e düştü. Bu gelirin yüzde 5’i Büyükşehir Belediyesine gidiyor. Sonra nüfus oranına göre dağıtılıyor. Selçuk 26’ıncı sırada olduğumuz için Torbalı, Konak Efes Antik Kenti gelirlerinden bizden daha çok para alıyor. 2018’de aldığımız para 1846 lira 48 kuruştu. Efes Anti Kenti girişinde bir otopark var. Bu otoparkı 1970’lerden beri Efes Selçuk Belediyesi işletiliyor. Geçen dönem ihaleye tabii olmuş. İhale dönemi gelince bize bir şartname geldi. Ben bütün görüşmeleri yaptım. Selçuk Belediyesi bu ihaleyi alamasaydı, özel bir firma alacaktı. Orada bir tane Efes Selçuk esnafı kalmayacaktı. Biz 1 yıl önce tüm sivil toplum örgütleri ve meclis üyeleriyle bir araya gelip bir açıklama yaptık. “Burası bizim” dedik. Buna ilişkin bir deklarasyon yayınladık. Tüm meclis üyeleri, ilçemizdeki tüm siyasi parti başkanları imza attı. Herkese gönderdik. Tarihi bir birliktelik fotoğrafı verdik. Biz mücadeleyi verirken Selçuk Belediyesinin asla ihaleye giremeyeceği bir şartname çıktı. İmza kampanyası başlattık. 10 bin imza toplandı. Görüşülmesi gereken herkesle görüştük. Birliktelik sağladık ve çok güzel bir sonuç aldık. İhaleye girip aldık. -İlçenizde JES ve GES santralleri kurulması için çalışmalar var. Sizin yöre halkı ile bu projelere karşı bir duruşunuz var. Bu konuda bilgi verir misiniz? Herkesin gözünün olduğu verimli ve bereketli topraklarda yaşıyoruz. Bu konuda da mücadele verdik. Doğayı talan eden, tarıma zarar verecek, insan sağlığına tehdit oluşturacak girişimlere karşı şövalye gibi savaşmaya devam ederiz. Kiminle savaştığımız hiç önemli değil. -“5 Hedef 50 Proje” hedefiniz arasında yer alan Dernekler Köyü’nün açılışı yapıldı. Bu köyde neler yapılacak, ilçe halkına ne gibi hizmetler verilecek? Bizim çeşitli sivil toplum örgütlerimiz var. Bazılarının yeri var. Bazılarının yok. İhtiyacı olan kimi derneklerle protokol yaptık. Zaten bir yerimiz vardı. Biraz derleyip toparladık. Onları oraya yerleştirdik. Ben de dernekçilikten geliyorum. Sorunları çok iyi biliyorum. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ve Türkan Saylan’a kadar dayanıyor benim dernekçiliğim. Türkan Hoca ile hem tanışıp hem çalıştım. Üniversitede okurken Türkan Hoca’nın yakın arkadaşının yanındaydım. -İzmir Büyükşehir Belediyesi ile isteğiniz koordinasyonu sağlayabildiniz mi? Gayet iyi. Diğer ilçelerle nasıl oluyorsa bizimle de öyle. -Kadın belediye başkanı olmanın zorlukları var mı? Ben hiçbir sıkıntısını yaşamadım. Ama bir kadın olarak başkan olmak nasıl gibi bir soruysa. Hiç erkek başkanlara sordunuz mu “Bir erkek olarak bir sıkıntı yaşadınız mı?” diye. Sorabildiğiniz zaman kadınlarla ilgili sıkıntı kalmayacak. Çok eril zihniyetle gidiyor siyaset. Gençleri de dahil edemiyoruz siyasete. Türkiye’de gençler siyasetten uzakta. İnsanlar siyaseti çirkin buluyor. Çok başarılı insanlar var. Çok aydınız var. Siyasete girmiyor. Çünkü siyasetin oyunbozanlık ve yer kapma mücadelesi olduğunu düşünüyorlar. Bir yer elde edemeyiz diyorlar. Ama gerçekten iyi yönetilmek istiyorsan işin içine dahil olmak gerek. Kendinizin daha kötüler tarafından yönetilmemek için işin içine dahil olmak lazım. Ya siyaset sizi kendisine benzetir. Ya da siz siyaseti kendinize benzetirsiniz. Ben siyaseti kendime benzeteceğimi düşündüğüm için yapıyorum. Ama belediye başkanı olmayı çok istemedim. Ama baktım ki ya bu işin içine dahil olacağım. Ya da çocuğumun benden daha kötüler tarafından yönetilmesine razı olacağım. Çocuğumun benden daha kötüler tarafından yönetilen bir ilçede yaşamasını istemediğim için adım attım. Çünkü hayallerimi gerçekleştirmek istedim. FAKİR AMA GURURLU BİR GENÇ OLARAK DEVAM EDİYORUZ -Pandemi sonrası Türkiye’deki ekonomik kriz Efes Selçuk Belediyesini nasıl etkiledi? Çok etkiledi. Geçen yıl 1 birim olan şey, şimdi 3 katına çıktı. Benzin ve mazot fiyatları 3 hatta 3,5 kat arttı. Kurumların açıkladığı birim maliyet fiyatları iki ya da üç katına çıktı. Doğal olarak sizin yaptığınız ihalelerde karşı taraf o fiyatları karşılayamaz duruma geldi. Bir et ihalesi açıyoruz. Normalde çok fazla katılan olurdu. Şimdi et tedarik edemeyecekleri için ihalemize giren olmuyor. Çok ciddi sıkıntılarımız var. Elektrik maliyetleri inanılmaz arttı. Asgari ücret yükseldi. Ekim ayında bütçemizi yapmıştık. Mart ayında ek bütçe yapmak zorunda kaldık. Çünkü bütçe kalemimiz bile kalmadı. Doğal olarak etkiledi. Ama biz böyle fakir ama gururlu bir genç olarak devam ediyoruz. -Görevde 3 yılı geride bıraktınız. 5 hedef 50 projeniz vardı. Adaylık sürecinde düşündüğünüz ya da vaat ettiğiniz projelerinizin ne kadarını gerçekleştirdiniz? Yapamadığınız oldu mu? Hayata geçiremediğimiz projeler bizim elimizde olmayanlar. Vaat ettiğimiz projelerin yüzde 60’ını 3 yılda hayata geçirdik. Halkın istemediklerini çıkarırsanız yüzde 70’i aşar. Çünkü bizim mega projelerimiz yoktu. İnsana dokunan projeleri ortaya koyduk.            

YORUM EKLE

Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır

YORUMLAR


   Bu haber henüz yorumlanmamış...

DİĞER HABERLER

Sayfa başına gitSayfa başına git
Facebook Twitter Instagram Youtube
KÜLTÜR SANAT GENEL GÜNCEL TÜRKİYE POLİTİKA ASAYİŞ YAZARLAR FOTO GALERİ VİDEO GALERİ EKONOMİ SAĞLIK SPOR MAGAZİN RÖPORTAJLAR YEREL YÖNETİMLER
Masaüstü Görünümü
İletişim
Künye
Hakkımızda
Copyright © 2024 Egeli Gazete